SULTANHİSAR

AYDIN İLİ SULTANHİSAR İLÇESİ
SULTANHİSAR İLÇE TANITIM
sultanhisar
aydın sultanhisar
sultanhisar aydın
sultanhisar resimler
sultanhisar fotoğraflar
sultanhisar manzaralar
sultanhisar görüntüler
sultanhisar haber
sultanhisar harita
sultanhisar video
sultanhisar spor
sultanhisar ulaşım
sultanhisar iklim
sultanhisar incir
sultanhisar kestane
sultanhisar turizm
sultanhisar otel
sultanhisar yurt
sultanhisar pansiyon
sultanhisar konaklama
sultanhisar konut
sultanhisar emlak
sultanhisar emlak
sultanhisar daire
sultanhisar arsa
sultanhisar toki
sultanhisar lojman
sultanhisar kiralık
sultanhisar satılık
sultanhisar sağlık
sultanhisar hastahanesi
sultanhisar devlet hastahanesi
sultanhisar kaymakamlık
sultanhisar belediye
sultanhisar nüfus
sultanhisar emniyet
sultanhisar meb
sultanhisar eğitim
sultanhisar okul
sultanhisar kurs
sultanhisar lisesi
sultanhisar ekonomi
sultanhisar sanayi
sultanhisar ticaret
sultanhisar tarım
sultanhisar hayvancılık
sultanhisar meyvecilik
sultanhisar sebzecilik
sultanhisar dernek
sultanhisar yemekleri  
sultanhisar dağları
sultanhisar akarsuları
sultanhisar ovaları
sultanhisar tarihi eserleri
sultanhisar doğa
sultanhisar gezi
sultanhisar tatil
sultanhisar kültür
sultanhisar sanat
sultanhisar
/21/th_Slayt1
/13/th_Slayt2
Aydın İli Ege Bölgesinin güney bölgesinde yer alır. Batı-doğu doğrultusunda uzana Büyük Menderes vadi tabanı yer yer genişleyip daralarak il toprakları boyunca uzanır. Kuzeyde Aydın dağlarının ovaya bakan yamaçları güneyde Dandalas Çayı, Akçay ve Çine Çayının vadi tabanları ile bu vadiler arasında yer alan Karıncalı, Madran ve Beşparmak dağ kütlelerinin büyük bölümleri de Aydın ili sınırları içine girer. Büyük Menderes vadi tabanı ve her iki yanında uzanan dağlar batıda Ege Denizinde son bulur. İlçemizde Akdeniz iklimi hakimdir. Yaz mevsimleri sıcak ve kurak kışları yağışlı ve ılıman geçer. Ortala yıllık sıcaklık 17-18 derecedir. Yıllara göre son 20 yılın yağış ortalaması 578 mm.’dir. Bitki örtüsü maki, yamaçlarda Akdeniz, çalı türleri, kızılçam, sedir ve meşe ağaçlarından oluşan ormanlar doğal bitki örtüsünü oluşturur.
Kullanımı : Zeytinin yaprağında tanen, uçucu yağlar, organik asitler ve rezin bulunur. Yapraklar ve gövde kabuğu % 5 çay (infüzyon) halinde iştah açıcı, idrar söktürücü ve ateş düşürücü olarak kullanılır. Şeker hastalığında kullanım alanı olduğu gibi, tansiyon düzenleyici olarak da bilinir. Dermokozmetik amaçlı kullanılmaktadır. Zeytinyağlı şampuanlar saç dökülmesini engeller, saçın çabuk uzamasını sağlar, lezyonlu saçlı deriyi onarmaya yardımcı olur ve kepek oluşumunu engeller. Zeytinyağlı sıvı sabun, duş jelleri, katı sabun, bebek şampuanları cildi olumsuz dış etkenlere karşı korurlar. Cildi güzelleştirip yaşlanmasını geçiktirerek ciltteki kırışıklık oluşumunu engeller. Zeytin dayanıklılığın sembolüdür. Doğal zeytinyaglı dermokozmetik ürünler cilldimizde kimyasal kalıntılar bırakmadığından dünyada kullanımları giderek artmaktadır. Yüzyıllardır Akdenizlilerin ve Egelilerin sağlık ve güzellik kaynağı olmuştur. Kutsal metinlerde de şifa kaynağı olduğu belirtilmiştir.
* Kestane, doğada tamamen doğal şartlar altında yetiştirilen, tarımsal ilaç, suni gübre kullanılmayan organik tarım ürünüdür. İçerdiği besin öğelerine ilaveten organik tarım ürünü olması nedeniyle kestane, beslenme diyetlerinde eskiden beri yer aldığı önemini günümüzde de korumaktadır. Başta Fransız mutfağı olmak üzere birçok Kuzey Yarım Küre ülkesinin mutfağında vazgeçilmez bir unsur olan kestane, etli yemeklerin hazırlanmasında, çeşitli salatalarda lezzet arttırıcı olarak yer almaktadır. Ayrıca kestane şekeri, kestane püresi, kestane ezmesi gibi çeşitli tatlılar da yapılmakta ve bu ürünler tek başına tüketilebildiği gibi pastalarda da kullanılmaktadırlar. Kestaneler öğütüldüğünde, badem ve fındıktaki gibi yağlı bir yapı yerine güzel ve tatlı bir un haline gelir.Bazı araştırmacılar inek sütündeki süt şekeri laktozun çocuklar için alerjik etkisi nedeniyle çocuklara uygun tatlı ve çorbaların hazırlanmasında kestane ununun alternatif bir ürün olabileceğine dikkati çekmektedirler. Kestane unu ayrıca, sütlü puding türü ürünlerde, ekmek yapımında, flakes ( corn flakes) türü ürünlerin hazırlanmasında kullanılmaktadır.
Aydın mutfağı, zeytinyağlı yemekleri, incir, üzüm, narenciye ürünleri, turunç reçeli ve çipura, kefal, mercan ve barbunya gibi zengin balık çeşitleri ile Türkiye'nin çeşidi bol ve lezzetli mutfakları arasındadır. Yörenin kendine özgü yemeklerinden bazıları; çorbalardan tarhana çorbası, kulak çorbası; yemeklerden acılı güveç, patlıcan biber kızartma, zeytinyağlı kırlı kızartma, zeytinyağlı taze ve kuru börülce, patlıcan kavurma, sarmaşık ve kedirgen kavurma, yaprak
sarma, etli nohut yahnisi, nohutlu kereviz, etli enginar, arap saçı,ciğer sote, imambayıldı, keşkek, tandır kebap, yuvarlama (sıkma), paşa böreği, cilav(ayran böreği); salatalardan patlıcan-biber teretoru (turşusu), börülce teretoru, turp otu salatası, semizotu salatası, çingene pilavı; tatlılardan ise irmik helvası, zerde, muhallebi, sütlaç, aşure, lokma, pelvize tatlısı, paşa böreği, yuvarlama, ısırganotu böreği sayılabilir.
15 Haziran 1919 günü yeni başlıyordu. Ortalık henüz alacakaranlıktı. Besmele ile gece yarısı bindikleri sal onları Menderes’in karşı kıyısına bıraktı. Düşmanı şaşırtacaklardı. Şaşırtma planları bir harikaydı. Yörük Ali Efe Sultanhisar işgal komutanı Yüzbaşı Yorgiyes’e sözüm ona teslim olmaya gidecekti. Haber uçuruldu, yerini buldu. Yüzbaşı Yorgiyes, sevinçten ellerini ovuşturuyordu. Güneyden gelenler sessizce demiryolunun kuzeyine geçtiler. Düşman henüz uyuyordu.
Düşmanı kuzeyden vuracaklardı. Daha sonra aklı başına gelecek olan düşman kuzeyden vuranların yine kuzeyden geldiklerini sanacaktı. Efeler hazırlıklarını bitirmek üzereydiler. Bu sırada Arap Şükrü’yü gördüler. Atçalı Arap Şükrü incir bahçesine ilek atmaya gidiyordu. Silahsızdı. Efe onu çağırdı. Arap Şükrü de Efe’nin kuvvetlerine katıldı. Malgaç çayı çok az akıyordu. Sanki Memleketin haline ağlıyordu…
Yörük Ali Efe, Kazalaklı Efe, Arap Şükrü, Parmaksız Hasan, Yüzbaşı Ahmet, Teğmen Zekai, Mendirmeli Kör Ali, Çilingirin Mustafa, Sogancılarlı Kara Mehmet, Pekmezcinin Ahmet, Gurbetin Ali, Direcekli Tevfik, Dallıcalı Mehmet, Tahtacı Memiş, İsabeylili Ese Efe, Teğmen Necmettin, Giritli Memduh Bey, Güvendikli Mehmet Ali, Aşık, Kınalı Dokuz, Gülbayram, Hasan Bey, Akbaş Mehmet, Sinan’ın Ahmet, Hacı Mehmedin Hafız, Mesutlulu Durmuş Ali, Kıllıoğlu, Ovacıklı Çolak Süleyman, Kuru Köyden Yiriğin Ali, Sarınoğlu Köyünden Arap Ali, Ramazan,
Evcilerden Şeytan Ahmet, Mollaların Hidayet, Sağırın Mehmet Ali, Tevfik ve Hüseyin Beyler, Horzumoğlu Mustafa Onbaşı, Koç Alilerin Halil, Esenlerin Durmuş, Halil Çavuş, Sarı Hüseyin, Kasap Mehmet, İbrahim Çavuş, Kör Ahmet, İğ Kuyruk Mustafa, Deli Mehmet, Direcikten Taşçı Alisi, Kütahyalı Recep Çavuş, Tombağın Mehmet, Habibin Ali Efe, Kazancılı Çolak Ahmet, Arif, Osman, Mehmet, Dayı, Şakir, Koca Ali Ahmet Çavuş ve Bacakoğlu Hasan’dı.
Gün ışıyordu. Uyanan ilk asker çaya inmeye çalışıyordu. Yörük Ali Efe tetiğe bastı., asker yere düştü. Karnına yediği kurşunun etkisiyle danalar gibi böğürdü. Diğer askerlerde çadırlardan deliler gibi fırladı. Ve ölümüne bir savaş başladı. Kurşunlar can almak için uçuyordu. Tam bu sırada Devrant palangasında görevli makasçı Kastamonulu Ali Çavuş (Yazarın Dedesidir) Sultanhisar’a erzak almaya geliyordu. Yörük Ali Efe “Ali Çavuş köprüye girme yere yat” diye bağırdı. Silah seslerinin ta uzaktan duyulduğu Devranttan beri neler olduğunu anlamaya çalışan
Ali Çavuş, hemen kendini yana attı ve oracıkta acı çeken tek yaralımızı kucaklayıp bağrına bastı. Silah sesleri üzerine, Sultanhisar’dan yeni askerler geliyordu. Bunların sayısı ondu. Dokuzu vuruldu. Sağ kalanı da Ali Efe Sultanhisar’a yolladı. Asker delicesine koşarak gözden kayboldu. Düşmanın asker kaybı yirmi dokuzdu. Oysa Yüzbaşı Yorgiyes, Yörük Ali Efe’yi bekliyordu. Askerin anlattıklarını duyunca beyninden vuruldu. Çünkü O, Efe’yi teslim alarak, General Hacı Anesti’den kocaman bir aferinle altın yaldızlı Efzun Madalyası alacağını umuyordu.